top of page
  • Yazarın fotoğrafıEsra Gencer Event

Balayı önce olur, evlilik için de tek taş gerekmez!

Konuşan hep biz olmayalım, biraz da sözü gelinler ve damatlara bırakalım istedik. Bu köşemizde onların hikayelerini onların ağızlarından dinleyeceksiniz.


"Mario ile birlikte yapmaktan en çok hoşlandığımız şeylerden biri seyahat etmek. Bu zamana kadar Avrupa'da pek çok şehri üç beş günü geçmeyen kaçamaklarla dolaşmış, hem farklı yerler görmüş, hem de birlikte gezmenin tadını almıştık. Yine gezme aşkının dolup taştığı anlardan birinde elimize bir dünya haritası aldık ve daha önce ayak basmadığımız bir kaç ülkeden oluşan bir liste yapmaya başladık.


İki yıla yakındır birlikteydik, ayrı evlerde yaşıyor, hafta sonları dışında neredeyse birbirimizi görmüyorduk. Oysa planlamaya başladığımız bu seyahat 1 aya yakın sürecek gözüküyordu. Gezmek güzeldi evet, ama kafamızda 'acaba bu kadar süre bir arada durabilecek miyiz?' sorusu da dolanmıyor değildi hani.


Seyahat tarihine daha çok vardı ve sehayat firması ile bir kaç ' evet/hayır' emaili ile vize işlemleri dışında bu konu uzun süre gündemimizde olmadı.


Aradan dört beş ay geçti, son vizeler de çıktı, her şey planlandığı gibi görünüyordu. Noel ertesi yola çıkacak, yeni yılı Singapur'da geçirecek, sonra Yeni Zelanda'ya geçecek, orada bir haftadan sonra Fransız Polinezya'sında iki adayı dolaşacak, ve sonrasında Amerika'ya uçacaktık. Plan güzeldi.


2018 Noel tatili geldi çattı! Ve biz, son gün hazırladığımız birer büyük bavulumuzla yola çıkmaya hazırdık.


Bu arada hatırlatayım, daha önce evlilikten bahsetmemiştik ve bu da bir balayı değildi.


Her şey çok güzel başladı. Konforlu bir uçuş, güzel manzaralı bir otel, Asya'nın kendine özgü dokusu ve kültürü, yemekler; her şey harikaydı. Dünyanın en temiz ve en güvenli ülkesinde gerçekten de farklı bir zaman geçiriyorduk, biz bizeydik, aşk doluyduk. Yeni yıla otelin balkonunda havai fişekleri izleyerek girdik. 2019 bize çok hoş gelmişti! Her gün bir öncekinden daha güzel geçiyor, buralara yine gelmeliyiz dedirtiyordu. Ve böyle diye diye güney yarım küreye ulaştık. Yeni Zelanda ağzımızı resmen açıkta bıraktı. Bana bu gezinin sadece börtü böcekle geçen anıları bile yetebilirdi, ancak görünüşe göre Mario'nun daha başka planları vardı!


Neredeyse iki haftadır 1 saniye bile ayrı kalmamıştık, ancak ritmimiz hiç de bozulmuşa benzemiyordu. Birbirimizle vakit geçirmek, konuşmak, birlikte gezmek, jetlaga birlikte katlanmak olağanüstü görünüyordu. Auckland'da keşfettiğimiz The Shucker Brothers'ı, Russle adasını ve Donkey Bay Inn'i ikimiz birden gönlümüzün bir köşesine yerleştirmiştik bile. En güzeli, bu yerlere tadını veren bizdik.


İşte böyle aşktan ve güzellikten sarhoş olarak vardık Bora Bora'ya.

Kadınların saçlarına çiçeklerden taç yapıp taktığı vanilya memleketi! Meğersem balayı için varmak adettenmiş. Egzotik, sakin ve dünyanın gerçekten öbür ucundaydı!



Bora Bora


Ben saf hatıra fotoğrafları ve Instagram'da tatil günlüğü paylaşımlarıma kafa yoradurayım, Mario ciddi sulara yelken açmıştı bile. Söylediğine göre Singapur'da başlamış yüzüklere bakmaya da ağzına layık bir tane bulamamış!


Neyse! O bakınadursun, burada günler çabuk geçmiş ve Mo'orea adasına <olay mahaline> gitme vakti gelmişti bile. Çok değil, sadece cennetin bir köşesinden başka bir köşesine varmıştık. Dinlencesiz atladık yine tüm güzelliklere! Gündüzleri adanın kah içini kah dışını geziyor, akşamları ise eşsiz yemeklerini ve kokteylerini tadıyorduk. Müzik ve yağmur ise bizi hiç yalnız bırakmıyordu.


Bir öğleden sonra <13 ocak olur kendileri> otelde bir kültürel aktiviteye katılmak istedim, Tahitili kadınlar çiçek toplamış, çiçeklerden taç yapıyor, bir yandan da palmiye yapraklarından çanta örüyorlardı. El işi olmayagörsün, hemen ilgimi çekti. Mario'yu barda kendi haline bırakıp kendime mis kokulu bir taç yapmaya başladım. Karşımda Tahitili kadın bana elinden geldiğince bir şeyler anlatıyor, yanındaki yeğeni de bize eşlik ediyordu. Kendi işime öyle odaklanmışım ki, onun da bir şeyler ördüğünü gördüm ama dikkat etmedim.



Mo´orea

Bir saat sonra hem taç bitmiş hem de yemek vakti gelmişti. Sonrasında bir grup dansçı da sahnede yerini almış, bizler de şovların ritmine ve müziğe kendimizi kaptırmıştık.

Yemekler bitti, dansçılar gitti, bir müziysen sahnede şarkı söyleyip gitar çalmaya, biz de hemen yakınlardaki bar taburelerinde kendimize bir yer edinmeye başladık.


Keyifler yerindeydi.


Çok geçmedi, belki bir iki şarkıdan sonra Mario bana yaklaştı ve beni bir yere götürmek istediğini söyledi. 'Ay' dedim, 'yağmur yağıyor, ıslanmak istemiyorum.' O 'gel' dedi, 'bir şey olmaz.' 'Yok' dedim, 'yerim rahat, müzik de güzel'; 'gel' dedi 'sonra geleceğiz yeniden!' 'Peki' dedim. Tuttu elimden, beni bir bungalovun altına götürdü, Tahitililerin özel fırınlarının gömülü olduğu bungalovun altı! Neyseki yağmurdan koruyordu. Ben 'ay noluyor, ne var burda, ne gösterecek yine' derken, Mario sağ elimi tutaraktan dizlerinin üzerinde çöktü ve


'Seni çok seviyorum, ömrümün geri kalan kısmını seninle birlikte geçirmek istiyorum' dedi.


Cebinden palmiyeden örülmüş bir yüzük çıkarttı ve parmağıma taktı.





Aaaa hani tek taş nerde diyenleri duyar gibiyim, Mario harcama yapmaktan hiç çekinmeyen biridir ve çok ince zevkleri vardır; onun için anlamlı olan her şey değerlidir ve o yüzük ikimiz için de dünyanın en değerli taşından daha değerliydi.


Mutluluğumuzu anlatmaya kelimelerin yeteceğini sanmıyorum, ancak aşktan ve mutluluktan gözlerimiz kamaşmış bir şekilde geceye ve yolculuğumuza devam ettiğimizi söyleyebilirim.


2019 bizim için gerçekten sürprizlerle ve güzel anılarla gelmişti.

O günden sonra 6 içinde evlendik, birlikte bir eve taşındık ve nikah yüzüklerimizin esin kaynağı da o palmiye oldu."



104 görüntüleme0 yorum
bottom of page